Devil May Cry 1 İnceleme


Yapım: Capcom Production Studio 4 

Dağıtım: Capcom

Tür: Hack&Slash

Platform: PS2, PS3, PS4 Xbox 360, Xbox One, PC, Nintendo Switch (HD Collection)

Çıkış Tarihi: 23 Ağustos 2001


Nedir Bu Devil May Cry 1?


Capcom’un, hem yapım hem de dağıtımını üstlendiği, Resident Evil sayesinde doğan ve tüm şeytanları doğradığımız bir oyundur Devil May Cry. Aslında tüm Devil May Cry oyunlarındaki amacımız aynı. Şeytanları öldür ve dünyayı koru. Bir düşününce çok sıkıcı gelebilir fakat öyle değil. 


Oyunun atmosferi inanılmaz kasvetli. Çoğu hack&slash oyununa bu hava yakışmasa da Devil May Cry 1’e cuk oturmuş diyebilirim. Çünkü Devil May Cry oyunlarını Devil May Cry yapan şey, kasvetli atmosferdir. Gerçi Devil May Cry 1’in atmosferinin böyle olmasının sebebi, Devil May Cry 1’in aslen Resident Evil serisinden doğması aslında. Zaten Devil May Cry, Resident Evil 4’ün daha aksiyonlu versiyonu olduğundan, çoğu yönü Resident Evil’e benzemekte. Buna atmosfer de dahil. Ayrıca oyunda hafif bir gerilim havası da var. Açıkçası garip kaçmış bu hava. Ama kötü anlamda bir gariplik değil, tam tersi hoş bir gariplik olmuş. 


Ayrıca Devil May Cry 1’e, Resident Evil’dan miras kalan saçma sapan bir etmen daha bulunuyor: kanser edici kamera açısı. Oyunda sabit kamera kullanılmış. Yani kamerayı kontrol edemiyoruz. Bu tür sabit kamera kullanan oyunlara sinir oluyorum. Bence herkes sinir oluyor ama yapımcılar dinlemiyor ki. Kamera açısı o kadar kötü ki, karakteri değilde duvarı görüyoruz arada. Onun dışında, oyunun hikayesi zaten ortada. O kadar da detaylı bir hikaye anlatımına sahip değil fakat klişe de değil. Son olarak da boss fightlara kısaca değinmek isterim. Oyundaki boss fightlar acayip iyi. Her boss farklı olduğunu hissettirmesiyle beraber, dövüş biçimleri de farklı.


Bilgi #1: Oyun aslen 1999 yılında Resident Evil 4 olarak tasarlandı ama Capcom, bu oyunun Resident Evil serisine uymayacağı hissine kapılması nedeniyle proje, Resident Evil ile ilişkilerini kesti ve başka bir oyun serisine dönüştürüldü. Çünkü bir Resident Evil oyununa göre fazla aksiyon vardı ve bu da yapımcıların gözüne battı normal olarak. Devil May Cry,

aksiyon oyunu türünde yarattığı etki, yüksek zorluk derecesi ve eleştirmenler tarafından verilen yüksek puanlar nedeniyle video oyun dünyasında önemli bir yer aldı. Oyun üç milyondan fazla kopya sattı ve birden fazla devam oyunu ile bir animasyon dizisi üretildi.


Bilgi #1.5: Geliştiriciler "serinlik" temasını Resident Evil dünyasına uygun hale getirmeye çalışsa da Mikami, oyunun hayatta kalma korku köklerinden çok uzak olduğunu hissetti ve yavaş yavaş tüm çalışanları, oyunu başka ad altında çıkarmaya ikna etti. Kamiya nihayetinde, hikayeyi Dante Alighieri'nin İtalyan destansı şiiri İlahi Komedi'den alarak, iblislerle dolu bir dünyada kurulacak hikayeyi yeniden yazdı; kahramanın adını "Dante" olarak değiştirdi.


Oynanış


Combat: Oynanış bir hack&slash oyununa göre fazla sade olduğundan, bazı zamanlar oyuncunun canını sıkabiliyor. Ayrıca oynanış yavaş ve yavan olduğundan, iyi kombolar çıkarma olanağımız da imkansız hale geliyor. Bu etken oyun için büyük bir eksi bana kalırsa. Bu kadar güzel boss fightlara böyle kıytırık bir dövüş mekaniği koymak salaklık olmuş. 


Bilgi #2: Devil Trigger nedir? “Devil Trigger” adlı bir mekanik mevcut. Bu mekanik sürekli kullanılamamakla birlikte düşmana hasar verdikçe bu bar doluyor. Dante kısa süreliğine de olsa ekstra güçlü ve hız kazanıyor. Gerçekten çok işe yarar bir mekanik. Ayrıca bu “Devil Trigger” tüm Devil May Cry oyunlarında bulunmaktadır.


Bilgi #3: Combo derecelendirmeleri nedir? "Ekran göstergesinde izlenen dövüş performansı ile hasardan kaçınırken kesintisiz bir dizi saldırı gerçekleştirmek” olarak tanımlanır. Oyuncu ne kadar çok isabetli vurursa, gösterge o kadar yüksek olur. "Cool", "Bravo" ve "Absolute" ile zirve yapar ve "Stylish" olarak zirveye ulaşır. Dante hasar aldığında, stil derecesi tekrar "Dull" a geri döner.


Düşman Çeşitliliği: Hazır konusu geçmişken, düşman ve bosslara değinmek istiyorum. Düşman çeşitliliği yeterli sayıda ve hepsi de birbirinden farklı olduğunu hissettiriyor. Çünkü her düşmanın farklı saldırı tarzı ve görünüşü var. Örneğin, “Sin”lerin ellerinde orak veya makas, üzerlerinde ise siyah bir kaftan bulunmakta. Duvarların içlerinden geçebilirler ve “vur-kaç” taktiği yaparlar. Ayrıca ölürken de dayanılmaz bir ses çıkarırlar. “Marionette”ler ise her yerden çıkabilen ve son derece “sıradan” düşmanlardır. Çoğunlukla kukla gibi eklem yerlerinden, iple tavana asılmış olarak ortaya çıkarlar ve kolay ölürler.


Bosslara gelecek olursak, sırasıyla: Phantom, Griffon, Nightmare, Mundus ve Vergil olmak üzere oyunda 5 tane ana boss var ve çoğu boss ile en az iki kere kapışıyoruz. Çünkü bosslar ya oradan kaçıyor ya da orada ölmemiş oluyorlar. Onun dışında bossların modellemeleri ve tasarımı harika. Ayrıca saldırı stilleri de birbirlerinden farklı.


Silah Çeşitliliği: Oyunda hatırı sayılır kadar silah çeşitliliği bulunmakta. Ancak hiçbirinin kullanımı zevkli değil. Her silahın kendine özgü saldırı tarzı bulunuyor. Kimisi hızlı ve dik saldırı yapmamıza imkan sağlarken, kimisi de daha yavaş ve agresif oynamamızı sağlıyor. Bu ayrım çok hoş olmuş. Ancak yine de çoğu silahın kullanımı sıkıcı ve hantal. 


Oyunda kullandığımız ana silahlar: Force Edge/Sparda, Alastor, Ifrit, Rebellion, Nelo Angelo's Greatsword olmak üzere 5’e ayrılmakta. Bunların dışında da yan silahlar da mevcut. Yan silahlar dediğim de pistol veya shotgun gibi uzak menzilli silahlar. Keza Dante’nin vazgeçemediği Ebony & Ivory gibi. 


Öncelikle bana göre en iyi ana silah, oyunun neredeyse en başından beri yanımızda olan Alastor. Alastor’un kullanımı diğer silahlara nazaran daha keyifli ve hızlı olduğundan, epey hoşuma gitti diyebilirim. Ancak yine de kombo yapmaya elverişli değil. Hatta kombo yapmayı geçtim, bazen vurmak bile imkansız olabiliyor. Sadece ana silahlar da değil, diğer uzun menzilli silahların da kullanımı hoş değil. Misal, dual pistols, yani nam-ı diğer Ebony & Ivory. Kullanımı, boncuklu tabanca kullanmaktan farksız. 


Kontroller: Oynanışın keyfini bozan başka bir etmen de klavye kontrolleri. Belki kontrolcülerle daha rahat oynanıyordur onu bilemem, fakat klavye ile oynamak inanılmaz rahatsız edici. Capcom, bu kadar mı üşendin ya. Madem oyunu PC’ye getiriyorsun, bari portunu da iyi yap ki oyuncular memnun kalsın. 


Ayrıca oyunda, su altında geçen bölümler de mevcut ve bu bölümler tam bir işkence. Çünkü su altı kontrolleri tam anlamıyla “berbat”. Neden böyle bir şey eklemişler anlamıyorum. Hadi ekledin, en azından düzgün yapsanıza şu mekanikleri.


Vuruş Hissi: Hack&Slash oyunlarının en hayati noktası olan vuruş hissi, oyunun kaderini etkiler bana göre. Çünkü vuruş hissi oyuncuyu tatmin etmez ise o Hack&Slash oyunu bitiktir. Devil May Cry 1’in vuruş hissi bence ortalamanın altında ama o kadar da bitik değil. Kılıç kullandığımız yakın dövüşlerde, vuruş hissi ne kadar tatmin etmese de, uzak menzilli silahlara kıyasla daha iyidir. Çünkü uzak menzilli silahlar bildiğin çöp. Sadece Nightmare-β adlı silahın kullanımı keyifli ama onun da vuruş hissi tatmin etmiyor. Halbuki o kadar ses ve görüntü efekti koymuşlar fakat yine de vuruş hissini iyileştirememiş bu etmenler. 


Görev, Bölüm ve Mekan Tasarımları: Oyun, oyuncuların sayısız düşmanla savaşması, platform görevlerini yerine getirmesi ve bazen hikaye boyunca ilerlemek için bulmacaları çözmesi gereken "görevler" denilen aşamalardan oluşmakta. Yani görev dediğimiz şeyleri oluşturan şeyler genel olarak bunlar. Ayrıca görev sonunda kullandığımız item, düşmana verdiğimiz hasar, bulduğumuz red orblar ve bunun gibi şeylerden derecelendirme alırız. Tipik bir hack&slash oyunu işte. 


Bilgi #4: Bu arada red orb’un bahsi geçmişken biraz “orb” lardan bahsedelim. Oyunda red, green, white, blue, purple ve yellow orb olmak üzere 6 çeşit orb bulunmaktadır ve her orbun kendine özgü özellikleri bulunmakta. Örneğin, red orb ile görev sonlarında can veya Devil Trigger barını arttıran/dolduran eşyalar alabiliyorken, Yellow Orb ile ise ölünce tekrardan doğabiliyoruz. Normalde oyunda ölünce, görevin en başından başlamak zorundayız fakat yellow orb bu sorunu ortadan kaldırıyor.


Oyunun bölüm tasarımları o kadar da başarılı değil. Başarılı değil derken kastettiğim, kimi bölüm tasarımları çok iyi olsa da, çoğu bölüm tasarımı başarısız. Aradaki dengeyi tutturamamışlar yani. Onun dışında çeşitli puzzlelar da mevcut ve gayet başarılı olmuş bana kalırsa. Hem zorluğu da iyi tutturulmuş. Mekan tasarımlarına da kısaca değinecek olursam, mekan tasarımları hoş olmakla kalmamış, atmosferi de güçlendirmiş. Her taraf adabına göre tasarlanmış. 


Genel: Tüm bu etkenleri göz önüne alırsak, oynanışın genel anlamda kötü olduğunu söyleyebilirim. Gerek mekaniklerin sade oluşu, gerek vuruş hissi, gerek silah kullanımının hantallığı olsun, çoğu şey bu oyun için büyük bir eksi. Ayrıca oyun Resident Evil serisinden doğdu diye Resident Evil’e benzemek zorunda değil ki. Neden değiştirmemişsiniz anlamıyorum.


Müzikler


Oyunun müzikleri harika. Özellikle arka planda çalan müzikler atmosferi güçlendirmiş ve oyunun kasvetli havasını da arttırmış. Örnek verecek olursam, Ancient Castle bölümündeyken arka planda çalan müzik, oyunun atmosferini güçlendirmekle kalmayıp, gerilim rüzgarları da estirmiş. Yani müziklerin mekana uyum sağlaması çok hoş. Tabi mekan tasarımı ve müzikler iyi olunca, doğal olarak atmosfer de iyi oluyor. Onun dışında, savaşırken çalan müzik çok tekrara düşmüş. Çünkü sürekli aynı müzikler çalıp duruyor. Bu da ister istemez oyuncuyu sıkabiliyor.




Atmosfer ve Grafik


Üstlerde de dediğim gibi, atmosfer çok kasvetli. Ve bu kasvet çoğu oyunu zehirleyebilir fakat tam tersi Devil May Cry serisine çok yakışmış bu kasvet. Ayrıca ara ara esen gerilim rüzgarları da oyuncunun içini hoş ediyor. Hatta şunu bile diyebilirim ki, bu atmosfer Devil May Cry’a, Resident Evil’dan daha çok yakışmış.


Oyundaki mekan tasarımları ve arka plan müzikleri, bina yapımındaki çimento misali, tuğlaları birbirine bağlayarak, binanın sağlam olmasını sağlamış. Yani atmosferi sağlamlaştırmış.


Grafikler de yılına göre başarılı diyebilirim. Tabii ki öyle devrimsel bir niteliği yok ancak iyi denebilir. Hem grafiklerin de atmosfere az da olsa katkısı var. Grafikleri de bir şeye benzetecek olursak, grafikler de binanın dış boyası olarak görülebilir. Yani oyuna renk katan bir etmen.


Hikaye


(Bir anlatıcı hikayeyi anlatırken dev bir kılıç kullanan karanlık bir figürle, yanan bir arka plan)


İki bin yıl önce bir savaş vardı. İnsan dünyasıyla öbür dünya arasında. Ancak Yeraltı Dünyası'ndan bir kişi adalete uyandı ve yalnız bu lejyona karşı durdu. Adı Sparda idi. Daha sonra insan dünyasını sessizce salladı ve ölümüne kadar uyumu korumaya devam etti. Bir efsane oldu. Efsanevi Kara Şövalye Sparda.


Tüm Devil May Cry oyunları bu senaryoya bağlı olarak gidiyor ve bence bu çok rahatsız edici. Tamam belki güzel ama bayıyor. Babası şeytan, annesi melek ve çocukları da melez. Vergil her ne kadar daha güçlü olsa da, Dante’de fena olmadığından her oyunda birbiri ile kapışıyorlar. Ya savaşları yarıda kesiliyor ya da ikisinden biri kazanıyor genelde.


Hikaye inanılmaz klişelerle dolu ve çok fazla kanser edici sahne var. Hikayenin belli bir sürükleyiciliği de yok. Baya kötü denebilir fakat hack&slash oyunlarında zaten genelde bu tür basit hikayeler kullanılır. Ancak ben bu durumdan rahatsızım. Sırf hack&slash diye hikayesi niye kötü olsun ki? Bu çok büyük bir eksi.


Bir de tekrardan seslendirmelere değinmek istiyorum. Seslendirmenlerde ruh yok. Çok yapmacık konuşuyorlar. Sanki konuşmaları için kafalarına silah doğrultulmuş gibi. Özellikle Dante’nin arada detone olması ve ses telleri hasar görmüş gibi konuşması tam bir rezillik.

Sana sesleniyorum, Drew Coombs. Neden daha güzel beceremedin şu işi? Biraz daha gayret etseydin keşke.


Karakterler: Karakterler hem kaliteli hem de akılda kalıcı. Hem çok güzel tasarlanmışlar, hem de kişiliklerini çok iyi ayarlamışlar. Soğuk kanlı ve daha cool takılan Vergil ile onun daha cıvık ve sıcak kanlı kardeşi Dante. Çok iyi bir ikili olmuş. Ancak  tüm karakterler o kadar iyi değil. Keza, Mundus çok “dandik” kaçmış diyebilirim.


Sonuç


Oyun acınacak durumda. Ne tarafından bakarsak bakalım kötü duruyor. Fakat bu demek değil ki kimse oynamasın. Herkesin oynayıp, deneyim etmesini isterim. Hem böyle klasik bir oyun serisinin, nereden nereye geldiğini sizde görüp, tanıklık etmiş olursunuz.


Son olarak şunu diyebilirim ki, oyunun potansiyeli yüksekmiş aslında ama pek uğraşmamışlar, biraz daha uğraşsalarmış daha iyi bir oyun çıkarmış ortaya.


Artılar(+)

- Boss savaşları aşırı eğlenceli ve tatmin edici

- Düşman çeşitliliği yeterli ve özenilmiş

- Atmosferin oyuna uyumluluğu

- Atmosferdeki gerilim havası

- Mekan tasarımları atmosfer ile uyumlu

- Karakterler akılda kalıcı


Eksiler(-)

- Vuruş hissi çok kötü

- Silah kullanımı hantal

- PC portu leş

- Su altı kontrolleri kanser edici

- Bölüm tasarımlarının tutturulamaması

- Hikaye acınacak durumda

- Optimizasyon sorunları

- Kamera açıları


Biraz daha çabalasan olacakmış be Capcom.


8 yorum:

  1. Bence bu inceleme en iyi tagini hak ediyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bence krapssın yazdığı her incelemeye en iyi inceleme tag ı verek

      Sil
    2. daha güzel bir oyuna daha güzel bir inceleme yazılırsa verilmesi daha doğru olur.

      Sil
    3. Yazıldığı oyun önemli değil ki incelemenin kendisi önemli yani çok kötü bir oyuna inceleme yazılmış olabilir ama bu incelemeyi kötü yada iyi yapmaz incelemeyi iyi yapan kullanılan üslup yazarın baymadan ve iyi bir şekilde anlatabilmesidir

      Sil
    4. DMC1 incelemesi yazılan bir oyun değil. Fazla incelemesi olan oyuna daha iyi bir bakış açısıyla yaklaşılmış bir inceleme iyi olabilir.

      Sil
    5. İncelemeler zaten kişi görüşünü baz alır yani benzerlik ve farklılık çok doğal o kişinin görüşlerinin yansımasıdır

      Sil
    6. Yani bu tamamen o kişiye kalmış bir şey ney hakkında konuşmak isterse ona inceleme yazar incelemeyi kötü yapan şey yazımıdır yazıldığı oyun değildir yazarın kararı bizi ilgilendirmez bizi ilgilendiren kararından sonra ortaya çıkan şey yani YAZININ KENDİSİDİR yazının konusu bizi ilgilendirmez o yazarın tercihi

      Sil
    7. yani konuyu eleştirmemiz saçma olur ama yazının kendisini eleştirebiliriz tabii ki de

      Sil